"AVATAR" YENİDEN GÖSTERİMDE.[Günay Tulun]

".
AVATAR, bu kez ilk filmde yer almayan görüntülerle yeniden sinemalarda...
Aynı anda yirmi dört salonda birden gösterime giren film, önceki gösterimde yayın süresini kısaltmak için kesilen sahneleri de içeren bir versiyonla hayranlarının karşısına çıkıyor.


Gala gecesi, Avatar hakkında yazdıklarımızı bir hatırlayalım. Sonra da hep birlikte, filmin önemli sahnelerinden seçilmiş zengin fotoğraf geçidini izlemek için, en altta yer alan "AVATAR FOTOĞRAFLARI" adlı bölüme geçeriz. Bakalım o gece neler yazmışız. 
Başlıyoruz!


Bugünlerde "Sinema Dünyası"nı kasıp kavuran bir film var.
Sinema Dünyası ve kasıp kavurmayı bir araya getirince herkes tek bir isim veriyor. AVATAR !



Film insanlara o kadar etki yaptı ki gişe başarılarının dışında büyük bir olayın da hazırlayıcısı oldu. Bildiğimiz kadarıyla şu an; Avatar'ı örnek alan, üç boyut teknolojisiyle çekilen tam 150 film var. Muhteşem bir sayı değil mi?


Eğer bu iş, yapımcılar tarafından, ışığı birkaç kez yandıktan sonra sönecek sıradan bir yıldız hâline getirilmez de doğru dürüst filmler üretilerek izleyicilerin ilgisi sürekli olarak ayakta tutulursa "Üç boyutlu filmlerin ikinci devrim" yıllarını alkışlarken göreceğiz herkesi.

Üç boyutlu filmler, 1950'li yılların başlarında da vardı. O yılları yaşamış sinemaseverler için eski bir dost gibiler. Yazlık bahçelerde belirli aralarla oynatılmasını unutamadığım o üç boyutlu filmler; anılarım arasında, özenle saklanmış bir sevgi yumağıdır hep...

O zamanlar; sinema sahibinin kiraladığı, tepesine çift hoparlör kondurulmuş, ön ve arkasına afişler yapıştırılmış otomobillerle şehir turu atılır, şoförün yanına oturan bir görevli de mikrofonla filmin reklamını yapardı. Otomobilin arkasında ve yanında koşturan onlarca çocuğa zarar gelmesin diye, onları uyarmak için, sözünü sık sık "Hey ezilecektin. Oğlum dikkat etsene! Yok mu bunların anası babası?.." nidalarıyla kesen bu sunucuların ilginç tarzları vardı.
Örnek mi dersiniz, buyrun:

"Sayın Baylar, Bayanlar!
Yazlık Yıldız Sineması, bu gece saat 9.45'te, 3 Buutlu Kovboylar Savaşı" filmini iftiharla takdim eder.
Müessesemizin hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan, sırf siz sayın seyircilerimize hizmet aşkıyla ta Amerika'nın Hollywood'undan göresiniz öğrenesiniz diye getirttiği, asrımızın son harikası, yirminci asrın en büyük olayı, temaşa sanatının şahika noktası, 3 Buutlu 'Kovboylar Savaşı' filmi, bu gece saat tam 9.45'te Yazlık Yıldız Sineması'nda...
Sakın kaçırayım demeyin! Kaçırırsanız bunu çocuklarınıza nasıl izah edecek, komşularınıza ne diyeceksiniz?
Sayın Sinemaseverler!
Muhterem Beyler, Hanımefendiler!
Filmdeki sahneler öylesine gerçekçi ki kendinizi atılan oklardan korurken bulup şaşıracaksınız.
Müessesemiz; sırf sizin bu olaydan mahrum kalmamanız sebebiyle yerlerinizi şimdiden ayırtmanızı büyük bir ehemmiyetle tavsiye eder. Sinemanın en büyük icadı 3 Buutlu 'Kovboylar Savaşı', bu gece, saat 9.45'te sinemanız Yazlık Yıldız'da..."

Bugüne dönersek...
1950'li yılların teknolojisi çok değişti. Çok uzunca bir süre bir kenara atılıp unutulan üç boyutlu filmler, pek yakında, özel gözlük takmadan izlenebilecekmiş.
Gerçekleşirse izleyici için büyük kolaylık.
Kolaylık diyorum ama gözlüklü, gözlüksüz sınıflandırmasının ne zaman sona ereceği hakkında bilgi veren kimse yok.
Allah bilir, firmalar; gözlükle izlenebilen filmlerin tüketilmesini bekler, ondan sonra yenileri sürerler piyasaya.
Neyse fikir yürütmeye kalkıp günahlarını almayayım.

Avatar'ın çektiği ilgi öylesine bir deprem yarattı ki televizyon sanayinin dev firmaları harıl harıl "3D" simgesiyle tanıtılan üç boyutlu televizyon üretmekteler.
Dileyelim: En kısa zamanda, herkesin erişebileceği en uygun fiyatlarla ülkemizde de boy göstersin.

Filme gelirsek...
Anlatacağımı sanmıyorsunuz değil mi? Kadrosunu bile yazmam. Tembellik etmeyin! Kalkıp gidin, izleyin.

Aldığınız maaş sinemaya gitmenize imkân mı vermiyor?
Neler söylüyorsunuz siz?
Nankörlüktür bunun adı...
Bizleri çok seven, sık sık televizyonlara çıkıp yetim hakkını nasıl yedirmediğini anlatan, azarlaması bol, öfkesi çok bir büyüğümüz; daha dün, ayda 50 ya da 60 lira civarında bir zam alma ihtimaliniz olduğundan söz etmedi mi? Ayıptır bu yaptığınız.
O parayla ayda en az beşer kez sinema ve tiyatroya gider, çıkışta da bir yerlerde ailece yemek yersiniz.
Hele hele, şu an önemli bir kurumumuza başkanlık yapan bir büyüğümüz var ki önünüze bir hesap çıkarır ve seksen altı yıl boyunca yapılan yıllık zamların toplamından çok çok fazla bir parayı, tek kalemde nasıl cebellezi etmekte olduğunuzu anlatır da apışıp kalırsınız. İki dakikada ev alır, paranızı koyacak kasalar için sipariş bile verirsiniz.

Şey, şu seksen altı yıl önce ne olmuştu acaba?
Var mı hatırlayan? Varsa söylesin lütfen. Bendeniz o konuda pek cahilimdir.



Ne ne ne?
Hâlâ mı gidemeyiz diyorsunuz?

"Şeyini ettiğimin şeyi" sözleriyle tarihe mal olan, komik efe abimizi getirtmeyin oraya.
İki laf etti mi ağlar, çökersiniz bir duvarın dibine...
Hem sizin bir gemiciğiniz bile yoksa ne işiniz var zamla zumla...
Hadi hadi, gidip izleyin şu filmi...

Muhtaç olduğunuz güç, kevgire dönmüş cebinizdedir.

Günay Tulun